Responsive Navbar with Sidebar
DOLAR 36,6544 EURO 40,0501 STERLİN 47,5972 GRAM ALTIN 3.566,01 BIST 100 10.828,10 BITCOIN $81.684
Facebook TwitterX Instagram YouTube

Arama Haber Code Logo Arama

HABERLER

Tanrı Gibi Gökte Olmuş Türk ''Bilge Kağan''

Giriş: 23.04.2025 18:17
Paylaş
Tanrı Gibi Gökte Olmuş Türk ''Bilge Kağan''

İsmimin anlamını öğrenmek için araştırdığım hükümdar, Bilge Kağan. Tarihin derinliklerinden gelen bir ses yükseliyor; bu ses, bilgelik, güç ve stratejiyle dolu bir liderin sesi.Türk tarihinin dönüm noktalarından birinde, Göktürk Devleti’nin yeniden ayağa kalkmasına öncülük eden, ve II. Göktürk devletinin en başarılı hükümdarı sadece bir savaşçı değil, aynı zamanda halkını anlayan bir bilgeydi. 

8.yüzyılda Orta Asya’nın geniş bozkırlarında hüküm süren bu büyük lider, sadece askeri zaferleriyle değil, halkına verdiği öğütlerle de unutulmaz olmuştur. Onun yönetim anlayışı, Orta Asya’da hem siyasi hem de kültürel açıdan iz bırakmış ve günümüze kadar ulaşan Orhun Yazıtlarında büyük bir miras yaratmıştır.

Bilge Kağan, 683 yılında Çugay-Ḳuz Dağında Türklerin güçlü hükümdarlarından biri olan İlteriş Kağan’ın oğlu olarak dünyaya geldi. 

Babası, Göktürk Devleti’nin birinci dönemdeki çöküşünden sonra devleti tekrar kurmuş ve "İlteriş" unvanını almış, yani devleti derleyen, toplayan, hazırlayan. Ancak Bilge Han'ın omuzlarına daha genç yaşlarda büyük bir sorumluluk yüklenir. 

716 yılında tahta geçtiğinde, devletin içinde karışıklıklar, dış devletlerden gelen saldırılar ve çökmeye giden bir ekonomi ile boğuşuyordu. Şubat 717 – 25 Kasım 734. yılına kadar hüküm süren Bilge Kağan, bu zorlukları aşmak için sadece askeri dehasını değil, diplomatik zekasını da kullanacaktı.

Bilge Kağan’ın en yakın müttefiki, kardeşi Kül Tigin’dir. Kül Tigin, çok iyi bir savaşçı ve çok donanımlı bir ordu komutanı olarak devlete askeri alanda büyük katkılar sağlarken diğer yandan da Bilge Kağan devleti yönlendiren stratejik kararların ardındaki akıldı. İki kardeş arasındaki bu fevkalade uyum, Göktürk Devleti’nin ikinci kez yükselişine olanak sağladı. 

Bu dönemde Bilge Kağan, dönemin en büyük rakibi Çin İmparatorluğu ile başarılı diplomatik ilişkiler kurarak devletini doğrudan bir savaşın içine çekmeden denge politikası ile stratejik ittifaklar kurmaya başladı. Bu, o dönemde hem devletin hem de halkın uzun vadeli çıkarları açısından büyük bir başarıydı.

Ancak Bilge Han'ı diğer liderlerden ayıran en büyük özellik, halkının refahını her şeyin üstünde tutmasıdır. Onun devleti yöneticilik anlayışında halk, devletin temel taşıydı. Birde Orhun Yazıtlarında Bilge Kağan’ın bu yazıtlarda dile getirdiği düşünceler, sadece o döneme değil, bugüne de hitap eden evrensel mesajlar verir. 

Yazıtlarda, Göktürk Devleti kurulurken nasıl zorlukların üstesinden gelindiğini ve gelecekte de güçlü kalabilmek için halkın ayrışmaması gerektiğini anlatır. Devletin gücü ve istikrarı, halkın bilincine ve birliğine bağlıdır. O, dış tehditlerin yanı sıra iç kargaşaların da bir devlet için büyük bir tehlike olduğunu vurgular.

Orhun Abideleri , aynı zamanda Bilge Kağan’ın tam bir devlet adamı olduğunu göstermektedir. Han, sadece askeri zaferlerle anılmak istemeyip, halkının eğitimine, kültürel zenginliklerine ve ekonomik refahını genişletmek adına büyük çaba vermiştir. Tarımın ve hayvancılığın geliştirilmesi, onun döneminde büyük bir öncelik haline gelmiştir. O, güçlü bir ordunun yanı sıra güçlü bir ekonomi ve halkın refahının da bir devletin devamlılığı için şart olduğunun farkındaydı.

Bilge Kağan, aynı zamanda halkına kendi kültürlerini ve değerlerini korumasını istemiş. Orhun Yazıtları’nda, "Türk Milleti, üstte gök çökmedikçe, altta yer delinmedikçe, senin ilini ve töreni kim bozabilir?" ifadesi, onun Türk kültürüne ve geleneklerine büyük bir aidiyet gösterir. Bu sözlerle, halkını yabancı kültürel etkilere karşı uyarır ve kendi kimliklerine sahip çıkmalarını tembihler. Onun için bir milletin en büyük gücü, kimliğini kaybetmeyen, kültürüne olan sadakati ve birliğidir.

734 yılında Bilge Kağan hayata gözlerini yumduğunda, ardında büyük bir miras bırakmıştı. Onun anısına dikilen Orhun Yazıtları, sadece Göktürk tarihinin değil, dünya tarihinin en önemli yazılı belgeleri arasında yerini aldı.

Bugün hala Bilge Kağan’ın sözleri, Türk halkının zihninde ve tarihin derin sayfalarında canlıdır. Onun liderlik tarzı, bilgece düşünmenin, adaletli yönetimin ve halkına olan sevginin en güzel örneklerinden biridir. Bir kağan olarak hem devleti ayakta tutmuş hem de milletinin kültürünü, kimliğini ve değerlerini koruma altına almıştır. Bilge Kağan’ın mirası, sadece Göktürk Devleti'ni zirveye taşımasıyla değil, insanlık tarihine bıraktığı bilgelik dolu sözleriyle de ebediyen yaşayacak ve nesilden nesile aktarılacaktır.

Tatlı sözlere ve yumuşak armağanlara kandın ve birçoklarınız öldü. Yine yanılırsan ve Güneydeki Çogay ormanına, Tögültün Ovası’na gidip yerleşirsen, ey Türk Milleti, öleceksin!

Oralara gittiğiniz zaman Çin’den gelen kötü kişiler aranıza sokulur ve sizi şöyle kandırırlar: “Onlar uzaktakilere kötü, yakındakilere iyi armağanlar verirler.”

Nice bilgisiz kişiler bu sözlere kanıp oralara gitti ve öldüler!

O yerlere varırsan, ey Türk Milleti, öleceksin! Ötüken’de kalıp, oralara kervan ve kafile gönderirsen, sıkıntın olmaz. Ötüken ormanında oturursan ebedî il tutarak oturacaksın. Tok olacaksın!

Ey Türk Milleti! Sen, aç olunca tokluk nedir bilmezsin, fakat tok olunca da açlık nedir düşünmezsin! Böyle olduğun için, seni yücelten kağanının sözünü tutmadın. Onun sözünü almadan yerden yere vardın. O yerlerde tükendin. Geri kalanlarınla, daha da zayıflayarak öle yite yürüyordun…

Tanrı yarlıgadığı için, kendi kut’um (meziyetlerim, talihim) var olduğu için, ben, Kağan olarak tahta oturdum. Tahtıma oturunca, aç, yoksul, dağınık milleti topladım. Yoksul milleti zengin kıldım. Az milleti çok kıldım.

Evet arkadaşlar, bilgeliği, adaleti ve halkına olan bağlılığı ile tarihe geçen bu büyük lider 25 Kasım 734 Ötüken'de, defnediliyor, sadece kendi döneminin değil, sonraki nesillerin de örnek aldığı bir figür olan bu lider, Göktürk Devleti’ni zirveye, aynı zamanda Türk kültürünün ve değerlerini de arşa çıkarmıştır. Bilge Kağan ile ilgili yazılması gereken o kadar çok şey var ki, kelimeler yetersiz kalır.

Tarihin tozlu sayfalarında liderler gelir geçer; ama Bilge Kağan gibi liderler, bir milleti ayakta tutan değerleriyle sonsuza dek yaşar.

Bilge Kağanın Türk milletine bazı nasihatleri...

Ben, hali vakti yerinde bir millete kağan olmadım… Türk milletinin, Türk devletinin adı, sam yok olmasın diye, gece uyumadım, gündüz oturmadım, ölesiye, bitesiye çalıştım. Az milleti çok, aç milleti tok kıldım… Yoksul milleti zengin, tutsak milleti efendi kıldım…

Ben, Tanrı gibi gökte olmuş Türk Bilge Kağan, bu çağda, tahtıma oturdum. Sözlerimi sonuna kadar dinle, iyi işit! Bütün küçük kardeşlerim, yeğenlerim, oğullarım! Bütün soyum, milletim! Sağdaki Şadapıt Beğler, soldaki Tarkanlar, buyruk beğleri! Otuz Tatar, Dokuz Oğuz Beğleri! Millet! Sözlerimi iyice işitin, sağlamca dinleyin!

Doğuda gündoğusuna, batıda günbatısına, kuzeyde gece ortasına kadar olan yerler içinde yaşayan milletler hep bana bağlıdır. Bunca milleti, bunca ülkeyi düzene soktum. Oralarda artık kötülük yoktur, kargaşalık yoktur. Türk kağanı Ötüken ormanında oturursa ilde sıkıntı, bunalım olmayacaktır. Doğuda Şantung Ovası’na kadar ordu şevkettim, denize ulaşmamıza az kaldı. Güneyde Tokuz Ersine kadar ordu şevkettim, Tibet’e erişmemize az kaldı. Batıda İnci Irmağı’nı aşarak Demirkapı’ya kadar gittim. Kuzeyde Yir Bayırku’ların toprağına ordu şevkettim. Bunca yerlere Türk adım, Türk şanını ulaştırdım!

Ötüken ormanında yabancılar yok. İl tutulacak yer Ötüken ormanıdır. Bu yerde oturup Çin milleti ile aramı düzelttim. Altın, gümüş, pirinç, ipek… bunca şeyleri ölçüsüz veren Çin milletinin sözü tatlı kumaşı yumuşak, yani armağanı çekicidir. Çinliler bu tatlı dil ve çekici armağanlarla uzaktaki.milletleri kandırarak kendilerine çekerler. Yakına çekip kondurduktan sonra da fitne bilgisini yayarlar. Uzaktaki kavimler Çinlilerin ne fesatçı olduklarını ancak o zaman anlar.

Bilge Kağan Kitabesi, bir kısmı...

Üstte Tanrı, altta yer bahşettiği için gözle görülmeyen, kulakla işitilmeyen milletimi doğuda gün doğusuna, güneyde … batıda … Sarı altınını, beyaz gümüşünü, kenarlı ipeğini, ipekli kumaşını, binek atını, aygırını, kara samurunu, mavi sincabını Türk’üme, milletime kazanı verdim, tanzim ediverdim … kedersiz kıldım.

 Üstte Tanrı kudretli … Türk beylerini, milletini … besleyin, zahmet çektirmeyin, incitmeyin! … benim Türk beylerim, Türk milletim,… kazanıp … bu … bu kağanından, bu beylerinden … suyundan ayrılmazsan, Türk milleti, kendin iyilik göreceksin, evine gireceksin, dertsiz olacaksın. … Ondan sonra Çin kağanından resimciyi hep getirttim. Benim sözümü kırmadı, maiyetindeki resimciyi gönderdi.

Ona bambaşka türbe yaptırdım. İçine dışına bambaşka resim vurdurdum. Taş yontturdum. Gönüldeki sözümü vurdurdum … On Ok oğluna, yabancına kadar bunu görüp bilin! Ebedî taş yontturdum … yontturdum, yazdırdım. … O taş türbesini …

Yorumlar

Haber Arama