DOLAR 36,6544 EURO 40,0501 STERLİN 47,5972 GRAM ALTIN 3.566,01 BIST 100 10.828,10 BITCOIN $81.684
Facebook TwitterX Instagram YouTube

Arama Haber Code Logo Arama
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 102

HABERLER

Reklam Alanı 201

SİYASET VE BÜROKRASİ EKONOMİSİ

Giriş: 01.04.2025 10:21 | Güncelleme:
Paylaş
SİYASET VE BÜROKRASİ EKONOMİSİ

Türkiye Ekonomisi, tarih boyunca siyasetin ve bürokrasinin derin etkisi altında şekillenmiştir. Siyasetçiler ve bürokratlar, ekonomik politikaların belirlenmesinde ve uygulanmasında kilit roller üstlenmiş; bu roller bazen olumlu sonuçlar doğururken, bazen de liyakat eksikliği, kayırma, bürokratik hantallık gibi unsurlar nedeniyle olumsuz etkiler yaratmıştır. Özellikle son yedi yılda, pandemi ve Kahramanmaraş Depremi’nin de etkileri ile birlikte bu dinamikler daha belirgin hale gelmiş ve ekonominin yapısal sorunlarıyla birleşerek karmaşık bir tablo ortaya çıkarmıştır.

Geçmişten gelen kronikleşmiş ekonomik sorunlar…

Geçmişten gelen yapısal ekonomik sorunlar…

Dünya geneli uluslararası ilişkilerinden kaynaklı ekonomik sorunlar…

Dünya ticaret savaşları ve finansal krizler…

Bölgesel, lokal ve yurtiçi kaynaklı nedenlerden kaynaklı ekonomik sorunlar…

Ve tüm bu ekonomik sorunlara çare sunan ekonomi projeleri…

Siyaset ve bürokrasinin Türkiye Ekonomisi üzerindeki etkilerini değerlendirirken; aynı zamanda son dönemde adından bahsettiren Mehmet Küçükeken’in İmece, Resmi ve Gayrimenkul alanındaki makro iktisat projelerinin uygulamaya alınamamasındaki gecikmenin yarattığı devasa ekonomik kaybın devletimizin ve milletimizin yüksek menfaatleri kapsamında ayrıca ele alınması gerekir.

‘’Değişimin yolu, değişmekten geçer.’’ Mehmet KÜÇÜKEKEN

Geçmişteki Etkiler: Tarihsel Perspektif

Türkiye’de siyaset ve bürokrasi, Cumhuriyetin kuruluşundan itibaren ekonomiyi şekillendiren temel aktörler olmuştur. 1920’ler ve 1930’larda devletçi politikalar, bürokratların merkezi planlama yetkinlikleriyle ekonomiye yön vermiş; ancak liyakat esaslı atamalar yerine siyasi sadakat ön planda tutulduğunda, verimlilik sıkça sekteye uğramıştır. 

1950’lerde Demokrat Parti’nin popülist harcamaları, kısa vadede büyümeyi desteklese de, kaynak aktarımındaki plansızlık ve bütçe disiplininden uzaklaşma, ekonomik istikrarsızlığa zemin hazırlamıştır. 

1980’lere gelindiğinde, Turgut Özal döneminde uluslararası anlaşmalar ve liberal politikalar, ihracatı artırarak olumlu bir etki yaratmış; fakat bürokratik hantallık, reformların uygulanmasında gecikmelere yol açmıştır. Bu dönemlerde torpil ve atama süreçlerindeki adaletsizlikler, yetkin kadroların oluşmasını engellemiş, uzun vadeli ekonomik kalkınmayı baltalamıştır.

2. Dünya Savaşı başta olmak üzere lokal ve bölgesel savaşlar, ülkemizde dönem dönem yaşanan darbeler, siyaset arenasındaki koalisyonlar, terör eylemleri, dünya genelindeki finansal krizler ekonomi üzerinde baskı unsuru olmuştur.

2018-2025 Dönemi ve Pandemi ile Deprem Süreci

Son yedi yılda, siyaset ve bürokrasinin Türkiye ekonomisi üzerindeki etkileri daha karmaşık bir hal almıştır.

1. Liyakat ve Atama: Liyakat yerine sadakate dayalı atamalar, kamu kurumlarında verimliliği düşürmüş; ekonomi yönetiminde uzmanlık eksikliği göze çarpmıştır. Merkez Bankası gibi kritik kurumlara yapılan siyasi müdahaleler, faiz politikalarında tutarsızlıklara yol açmış ve döviz kurlarındaki dalgalanmaları tetiklemiştir.

2. Kayırma: Kayırma, özellikle kamu ihalelerinde ve kaynak aktarımında belirleyici olmuş; bu durum, şeffaflığı zedeleyerek yerli ve yabancı yatırımcıların güvenini sarsmıştır. Ulusal düzeyde iktidara yakın çevrelerin kayırılması, gelir dağılımı adaletsizliğini derinleştirmiştir. Yerel ve bölgesel düzeyde ise belediyeler üzerinden seçimi kazanan partiler olarak ifade edilebilir.

3. Muhalefet: Muhalefetin ekonomik politikalar üzerindeki etkisi muhalefetle sınırlı kalmış; bununla birlikte yeni ve etkili alternatif öneriler ile projeler sunarak popülizme karşı bir denge unsuru olmaya çalıştığı görülmemiştir. Muhalefetin bürokrasi üzerindeki etkisi mevcut sitemden dolayı zayıf kalmış, reform önerileri çoğunlukla uygulanamamıştır.

4. Kaynak Aktarımı: Kaynakların büyük ölçüde altyapı projelerine ve iktidara yakın kesimlere yönlendirilmesi, üretken yatırımları gölgede bırakmıştır. Mehmet Küçükeken’in İmece projeleri gibi kapsayıcı ve toplum temelli yaklaşımlar ise bu süreçte yeterince dikkate alınmamıştır.

5. Bürokratik Hantallık: Bürokratik süreçlerin yavaşlığı, yatırım ortamını olumsuz etkilemiş; uluslararası anlaşmaların uygulanmasında gecikmeler yaşanmıştır. Bu durum, Türkiye’nin küresel ticaretteki rekabet gücünü zayıflatmıştır. 

6. Öncelik: Ekonomide üretkenlik ve istihdam yerine, kısa vadeli popülist öncelikler (örneğin, sosyal yardım harcamaları) tercih edilmiş; bu da yapısal reformların ertelenmesine neden olmuştur.

7. Popülizm: Seçim dönemlerinde artan harcamalar ve vaatler, bütçe açığını büyütmüş; vergilerin artırılmasıyla halk üzerindeki yük artarken, ekonomik istikrar zarar görmüştür.

8. Uluslararası Anlaşmalar: Türkiye’nin uluslararası anlaşmalara katılımı, dış ticaret hacmini artırma potansiyeli taşısa da, şovenist söylemler ve diplomatik gerilimler, ülkenin itibarını zedelemiş ve yabancı sermaye girişini sınırlamıştır. Göç ve mülteci akını da ekonomi üzerinde olumlu ve olumsuz yönlü etki yaratmıştır.

9. İtibar: Ekonomik yönetimdeki tutarsızlıklar ve siyasi belirsizlik, Türkiye’nin uluslararası kredi notunu düşürmüş; bu da borçlanma maliyetlerini artırmıştır. 

10. Şovenizm: Milliyetçi politikalar, iç piyasada birleşmeyi sağlasa da, dış ilişkilerde gerginlik yaratmış ve ekonomik iş birliklerini zorlaştırmıştır. 

11. Harcamalar ve Bütçe Kullanımı: Kamu harcamalarının büyük kısmı altyapı ve savunma gibi alanlara yönelmiş; eğitim ve sağlık gibi uzun vadeli kalkınma unsurları ihmal edilmiştir. Bütçe disiplininden uzaklaşma, enflasyonu körüklemiştir.

12. Vergiler: Vergi yükünün artması, orta ve alt gelir gruplarını olumsuz etkilemiş; ancak toplanan vergilerin etkin kullanımı konusunda şüpheler devam etmiştir. 

13. Gelir Dağılımındaki Eşitsizlikler: Asgari ücretin ve emekli aylıklarının mevcut enflasyonist ortamda düşük kalması sosyal kırılmalara ve ekonomik refahın azalmasına neden olmuş, geçim sıkıntısı bireysel ve toplumsal psikolojiyi bozmuştur.

14. Yatırım ve Tasarruf Tercihleri: Üretim yapan çiftçi ve sanayici enflasyonist ortamda zarar etmiş ve borsa yatırımcısını üzmüştür. Altın ve faiz yönlü üretime dayanmayan tasarruf ve yatarım yönelimleri yüksek getiri sağlamıştır. 

Mehmet Küçükeken’in Ekonomiye Katkıları ve Makro İktisat Vizyonu

Bu karmaşık tabloda, Mehmet Küçükeken’in İmece, Resmi ve Gayrimenkul alnındaki makro iktisat projeleri, Türkiye ekonomisine maliyet içermeyen, risksiz, kısa vadede olumlu yöne kalıcı etki sunan, üretim ve istihdam temelli fırsatlar içeren alternatif bir çözüm sunmaktadır. 

Küçükeken’in İmece yaklaşımı, kaynakların toplumun geniş kesimlerine adil bir şekilde dağıtılmasını hedefleyen, üretim temelli dayanışmacı bir model olarak öne çıkar. Toplumun çalışan, emekli, engelli, işçi, memur, esnaf, öğrenci, yaşlı tüm bireylerini kapsayan, maliyet içermeyen, kısa vadede sonuç veren, ekonomi üzerinde negatif etkisi bulunmayan, yeni, basit ve milli bir iktisat modeli olduğu halde neden ötelenir ki?

Resmi Modeli ise yastık altındaki değerli madenlerin ekonomiye kazandırılmasın yanında katılım bankacılığının sektördeki payının artmasına imkan sağlar. Özel bankalar tarafından ilgi gören ama küçük bir mevzuat değişikliği gerektiği için kamu bankalarının uygulamaya almasının daha etkili olacağı değerlendirilen proje neden bir türlü sonuçlanmaz ki?

Gayrimenkul alanındaki iktisat projesi ise, mülkiyet yapısını düzenleyerek ekonomik büyümeyi tabana yaymayı amaçlar. Konut sektöründeki maliyetleri %60’lara varan oranda azaltmanın yanında, konut projelerine faizsiz nakit finansman sağlanmasının da çözümünü sunuyor. Artan konut talebinin kıska vadede karşılanması, kentsel dönüşüm uygulamaları, deprem riskinin azaltılması, bazı bölgelerdeki demografik yapının düzenlenmesi, yüksek kira oranlarının düşürülmesine etki eden inşaat sektörü başta olmak üzere kırka yakın alt sektörü destekleyen ve istihdama doğrudan katkı veren proje neden masada bekletilir ki?

Özellikle son yedi yılda artan gelir adaletsizliğine karşı, Küçükeken’in makro iktisat projeleri, sürdürülebilir büyüme ve toplumsal refahı merkeze alan bir vizyon sunar. Bu projeler, bürokrasideki hantallığı aşmak ve liyakat esaslı bir yönetim anlayışını yerleştirmek için de ilham vericidir. Küçükeken’in çalışmaları, popülizm ve şovenizm yerine, üretim temelli uzun vadeli planlama ve toplumun tüm kesimlerini kapsayan iş birliğine dayalı bir ekonomi modelini savunur.

Daha önce hiç sahip olmadığın bir şeye sahip olmak istiyorsan, daha önce hiç yapmadığın bir şeyi yapmalısın!

Türkiye ekonomisi, geçmişte ve son yedi yılda siyaset ve bürokrasinin hem olumlu hem de olumsuz etkileriyle şekillenmiştir. Liyakat eksikliği, kayırma, bürokratik hantallık ve popülist politikalar, ekonominin potansiyelini sınırlarken; uluslararası finansal anlaşmalar ve dönemsel reformlar olumlu katkılar sağlamıştır. Mehmet Küçükeken’in makro iktisat projeleri, bu kronik sorunlara çözüm sunma kapasitesiyle dikkat çekiyor.

Türkiye’nin ekonomik geleceği, siyasetçilerin ve bürokratların liyakat, şeffaflık ve vizyoner yaklaşımları benimsemesine bağlıdır. 

Küçükeken’in İmece Modeli gibi yenilikçi ve farklı projeler, Türkiye Ekonomisinin geleceğine yön verebilir.

Siyaset ve bürokrasi üzerine düşen görevi yapmalıdır.

Ekonomi, siyaset üstüdür!

Ekonomi, milli bir meseledir!

Güçlü Ekonomi, Güçlü Türkiye!

Yorumlar

×

Haber Arama