DOLAR 36,6544 EURO 40,0501 STERLİN 47,5972 GRAM ALTIN 3.566,01 BIST 100 10.828,10 BITCOIN $81.684
Facebook TwitterX Instagram YouTube

Arama Haber Code Logo Arama
Reklam Alanı 101
Reklam Alanı 102

HABERLER

Reklam Alanı 201

Olası İran Savaşı’nın Bölgesel ve Küresel Etkileri

Giriş: 18.03.2025 21:11 | Güncelleme:
Paylaş
Olası İran Savaşı’nın Bölgesel ve Küresel Etkileri

Ortadoğu, tarih boyunca jeopolitik çekişmelerin merkezi olmuş, enerji kaynakları ve stratejik konumuyla küresel güçlerin ilgi odağı haline gelmiştir. Günümüzde İran, bu bölgedeki en kritik aktörlerden biridir. Ancak İran’a yönelik artan baskılar, vekil savaşları ve nükleer program tartışmaları, bir savaş olasılığını gündeme getirmektedir. Böyle bir savaşın etkileri yalnızca Ortadoğu ile sınırlı kalmayacak, küresel ölçekte domino etkisi yaratacaktır. 

Olası bir İran Savaşı’nın sonuçları olarak İran’ın beş parçaya bölünmesi senaryoları, İran’daki Azerbaycan Türklerinin durumu, Üçüncü Dünya Savaşı’na giden süreçte müttefiklik çabalarını masaya yatırırken Türkiye’nin Ortadoğu’daki planı ile tehditlere karşı tutumunun ne olacağını da iyi analiz etmek gerekir.

Olası İran Savaşı’nın Etkileri

İran, sahip olduğu balistik füze kapasitesi, vekil güçler ağı (Hizbullah, Husiler, Haşdi Şabi gibi) ve Hürmüz Boğazı’nı kontrol etme yeteneğiyle, herhangi bir savaşta ciddi bir direnç gösterebilir. Bir İran Savaşı’nın etkileri şunlar olabilir:

• Enerji Krizi: İran, dünya petrolünün yaklaşık %20’sinin geçtiği Hürmüz Boğazı’nı kapatabilir. Bu, küresel enerji fiyatlarında ani bir yükselişe ve ekonomik krize yol açabilir.

• Bölgesel İstikrarsızlık: İran’ın Irak, Suriye, Lübnan ve Yemen’deki vekil güçleri, misilleme eylemlerine girişerek Ortadoğu’da kaosu derinleştirebilir.

• Küresel Güç Çatışması: ABD ve İsrail’in İran’a karşı bir operasyonu, Rusya ve Çin’in karşı hamlelerine yol açabilir. Bu, Üçüncü Dünya Savaşı riskini artıran bir vekalet savaşından açık çatışmaya geçişi tetikleyebilir.

• Göç ve İnsani Kriz: İran’daki bir savaş, milyonlarca mültecinin Türkiye, Irak ve Azerbaycan’a yönelmesine neden olabilir, bu da bölgedeki sosyal ve ekonomik yükü artırır.

İran’ın Beş Parçaya Bölünme Senaryoları

İran, etnik ve kültürel çeşitliliğiyle dikkat çeker. Farslar nüfusun yaklaşık %60’ını oluştururken, Azerbaycan Türkleri (%20-25), Kürtler (%10), Araplar (%2-3), Beluçlar ve diğer gruplar önemli azınlıklardır. Bir savaş sonrası İran’ın parçalanması durumunda şu senaryolar öne çıkabilir:

1. Azerbaycan Türk Bölgesi (Güney Azerbaycan): İran’ın kuzeybatısında, Azerbaycan Türklerinin yoğun yaşadığı bölge, bağımsız bir devlet veya Azerbaycan Cumhuriyeti ile birleşme talep edebilir.

2. Kürdistan Bölgesi: Kuzeydoğu İran’daki Kürtler, Irak ve Suriye’deki Kürt bölgeleriyle birleşerek özerk veya bağımsız bir yapı hedefleyebilir.

3. Arap Bölgesi (Huzistan): Petrol zengini güneybatı İran, Arap nüfusun çoğunlukta olduğu bir bölge olarak ayrılabilir.

4. Beluçistan: İran’ın güneydoğusu, Pakistan’daki Beluçlarla birleşerek ayrı bir devlet kurma potansiyeline sahiptir.

5. Fars Merkezi: İran’ın geri kalan Fars çoğunluklu bölgesi, küçülmüş bir devlet olarak varlığını sürdürebilir.

Bu senaryo, İran’ın merkezi otoritesinin çökmesiyle mümkün hale gelebilir. Ancak Rusya ve Çin gibi ülkeler, İran’ın bütünlüğünü korumak için müdahale edebilir, bu da çatışmayı daha karmaşık hale getirir.

İran’daki Azerbaycan Türklerinin Durumu

İran’da yaklaşık 20-30 milyon Azerbaycan Türkü yaşamaktadır. Güney Azerbaycan olarak bilinen bu bölge, kültürel ve dilsel haklardan yoksun bırakılmış durumdadır. İran rejimi, Türk kimliğini bastırmak için asimilasyon politikaları uygulamış, Türkçe eğitim ve medya kullanımını engellemiştir. Olası bir savaşta:

• Fırsat ve Risk: Azerbaycan Türkleri, kaos ortamında özerklik veya bağımsızlık taleplerini yükseltebilir. Ancak bu, İran rejiminin sert bir baskısıyla karşılaşabilir.

• Azerbaycan Faktörü: Azerbaycan Cumhuriyeti, Güney Azerbaycan’daki Türkleri destekleyebilir, bu da İran’la ilişkileri daha da gerebilir.

• Türkiye’nin Rolü: Türkiye, Azerbaycan Türklerinin haklarını savunma adına diplomatik veya dolaylı bir rol üstlenebilir, ancak bu, İran’la doğrudan çatışma riskini artırır.

Üçüncü Dünya Savaşı’na Giden Yolda Müttefiklikler

İran merkezli bir savaş, küresel güçlerin müttefikliklerini yeniden şekillendirebilir:

• ABD-İsrail-Suudi Arabistan Ekseni: İran’a karşı bir ittifak olarak öne çıkar. Suudi Arabistan, İran’ın Şii yayılmacılığına karşı bu bloğu desteklerken, İsrail nükleer tehdidi bertaraf etmeyi hedefler.

• Rusya-Çin-İran Ekseni: Rusya, Suriye’deki üslerini ve İran’la stratejik ortaklığını korumak için Tahran’ı destekler. Çin ise enerji güvenliği ve Kuşak-Yol projesi için İran’a arka çıkar.

• Türkiye’nin Konumu: Türkiye, NATO üyesi olmasına rağmen Rusya ve İran’la pragmatik ilişkiler geliştirmiştir. İran’la komşuluğu ve enerji bağımlılığı, Türkiye’yi tarafsız bir pozisyona itebilir.

• Azerbaycan ve Orta Asya: Azerbaycan, İran’daki Türk nüfus nedeniyle Türkiye’yle yakınlaşırken, Orta Asya Türk Cumhuriyetleri Rusya’ya mesafeli bir tutum sergileyebilir.

Bu müttefiklikler, Üçüncü Dünya Savaşı riskini artıran bir kutuplaşmayı körükleyebilir. İran’ın zayıflaması, vekil savaşlarından konvansiyonel bir çatışmaya geçişi hızlandırabilir.

Türkiye’nin Ortadoğu Planı

Türkiye, Ortadoğu’da hem güvenlik hem de ekonomik çıkarlarını koruma odaklı bir strateji izlemektedir:

• Güvenlik Önceliği: Türkiye, İran’dan gelebilecek göç dalgası ve PKK gibi terör örgütlerinin İran sınırından sızma riskine karşı sınır güvenliğini güçlendirmiştir.

• Enerji ve Ticaret: İran’la enerji anlaşmaları ve ticaret hacmi, Türkiye’yi Tahran’la iş birliğine yöneltirken, aynı zamanda alternatif enerji rotaları (TANAP gibi) geliştirilmiştir.

• Suriye ve Irak’taki Rol: Türkiye, Suriye’de İran destekli rejimi dengelemek ve Irak’ta Kürt ayrılıkçılığına karşı İran’la dönemsel iş birliği yapmaktadır.

• İsrail ve Körfez’le İlişkiler: Türkiye, İran’a karşı ABD-İsrail-Suudi eksenine tam angaje olmadan, Körfez ülkeleriyle ilişkilerini normalleştirerek dengeli bir pozisyon hedeflemektedir.

Türkiye’nin Tehditlere Karşı Tutumu

Türkiye, İran kaynaklı tehditlere karşı çok boyutlu bir yaklaşım benimsemiştir:

• Askeri Hazırlık: İran sınırındaki askeri varlığını güçlendiren Türkiye, olası bir savaşta sınır ötesi operasyon kapasitesini artırmayı planlamaktadır.

• Diplomasi: Türkiye, İran’la açık çatışmadan kaçınarak Astana Süreci gibi platformlarda Tahran’la diyalog kanallarını açık tutmuştur.

• NATO ve Batı’yla İş Birliği: İran’ın füze tehdidine karşı NATO’nun füze savunma sistemleri Türkiye’de konuşlandırılmış, bu da caydırıcılığı artırmıştır.

• İç Güvenlik: İran’daki Azerbaycan Türklerinin hareketlenmesi durumunda, Türkiye içindeki milliyetçi dinamikleri yönetmek için dikkatli bir siyaset izlemek zorundadır.

Olası bir İran Savaşı, Ortadoğu’yu yeniden şekillendirecek bir dönüm noktası olabilir. İran’ın beş parçaya bölünmesi, Azerbaycan Türkleri için bir fırsat yaratsa da, bölgesel istikrarsızlığı derinleştirebilir. Üçüncü Dünya Savaşı riski, küresel güçlerin müttefiklik arayışlarıyla daha da belirgin hale gelirken, Türkiye bu süreçte denge politikası izlemeye çalışmaktadır. Ankara, İran’la komşuluk ilişkilerini korurken, güvenlik tehditlerine karşı proaktif bir tutum sergilemektedir. Ancak bu karmaşık denklemde, Türkiye’nin başarısı, diplomasi ile askeri caydırıcılığı etkin bir şekilde harmanlamasına bağlıdır. Ortadoğu’daki bu olası fırtına, yalnızca İran’ı değil, tüm bölgeyi ve dünyayı etkileyecek bir dönemin habercisi olabilir.

Ortadoğu karışırsa, dünya karışır.

Şimdilik izle, gör politikası uygulamada.

Birileri ateşe odun atıyor ve sular ısınıyor…

Yorumlar

×

Haber Arama