Bir şeyleri kazanmak için gerçekten hep bir şeylerden vazgeçmek zorunda mıyız? Bu, başarı yolculuğunun kaçınılmaz kuralı mı, yoksa sadece kabullenilmiş bir yanılgı mı?
Toplum, çoğunlukla başarıyı büyük fedakarlıklarla eş tutar. “Bir şeyi kazanmak için başka bir şeyden vazgeçmelisin.” diye öğütleniriz. Steve Jobs'un dediği gibi, "Odaklanmak, hayır demeyi öğrenmektir." Peki ya, hayır demeden de kazanmak mümkün değil mi?
Başarı hikayelerine baktığımızda bazılarının vazgeçmeden ilerlediğini, bazılarının ise cesurca bırakmayı seçtiğini görürüz. Michael Jordan, basketbol sahasında üstün olmak için beyzboldan vazgeçti. Oprah Winfrey, televizyon dünyasında parlamak için konfor alanından ayrıldı. Ancak, J.K. Rowling gibi isimler, vazgeçmeyi reddettikleri için başarıya ulaştı.
Gerçek başarı, çoğu zaman vazgeçmenin değil, dengeyi bulmanın sanatıdır. Hayat bir terazidir; bir kefesinde tutkularımız, hedeflerimiz ve isteklerimiz, diğer kefesinde ise değerlerimiz, mutluluğumuz ve huzurumuz vardır. Eğer terazinin dengesini doğru kuramazsak, kazandıklarımızın değeri azalabilir.
Belki de önemli olan, kazanmak ya da vazgeçmek değil; bu ikisi arasında bilinçli bir seçim yapabilmektir. Başarının sırrı, sadece doğru zamanda vazgeçmek ya da direnmek değil, bu ikisini harmanlayabilmektir.
O halde, kendimize sormamız gereken esas soru şudur: Asıl zaferi ararken nelerden vazgeçmeyi göze alıyoruz ve neleri yanımızda taşıyoruz?
Yorumlar