Engelli bir arkadaşımla İstanbul gezisi planladık. Daha iner inmez büyük hayal kırıklığı yaşadık. Engelli asansörleri ve tuvaletleri, engelsiz vatandaşlar tarafından umursamazca kullanılıyordu. Üstelik son derece tahrip edilmiş durumdaydılar.
Engellilere taviz vermeyen, önceliğini önemsemeyen insanlara durumu izah etmeye çalıştımsa da bırakın öncelik tanımayı, ite – kaka önümüze geçenler de vardı.
İstanbul’un sorunlarından biri de dürüst olmayan esnaflarmış. Biz de ilk kazığı taksiciden yedik. Sonrakini büfede. Sonra da kapalı çarşı da kazıkladılar. Eczacı bile kandırmaya çalıştı bizi. Bunları tek tek anlatmayacağım, zira internet bunun gibi yazılar ve videolarla dolu.
Biz geziye meydanlardan başladık. İlk tuvalet ihtiyacımızda şaşırdık kaldık. Tarihi mekanlar dahil olmak üzere çoğu yer saat 10:00’da açılıyormuş. Haliyle tuvalet bulmakta bile zorlandık. Nereye gitsek kapalı. Hatta birinin kapısında “wc closed” yazıyordu. Ne komik değil mi? Bilmeyenler için söylüyorum; WC’nin açılımı ‘water closed’tır. (Türkçedeki klozet terimi de oradan gelir). Kısacası “wc closed” demek “water closed closed” demek oluyor. Kapalının kapalısı yani! Sinir bozucu derecede komik bir durum.
Neyse ki İstanbul en çok camiye sahip illerimizden birisi. İhtiyacımızı giderebiliriz umuduyla o cami senin, bu cami benim gezmeye başladık. Fakat ne çare; hangi camiye gitsek kapalı! Yahu cami kapanır mı? İlk defa bir caminin, kapalı olduğuna şahit oldum. Tuhaflıklar bununla da bitmedi. Zaten İstanbul’un sorunları yazmakla bitmez.
Böyle kalabalık şehirlerin sorunlarını çözmek kolay değildir. Bu sorunların çoğu insan kaynaklı görünse de aslında sistemden dolayıdır. İnsanlar geçimini sürdürebilmek, gelecek kaygısı ve yarınım ne olacak endişesiyle ahlaki sorunları yaratmakta. Yorgunluk, vakit darlığı ve ulaşamama endişesiyle de trafik gibi sorunları çıkartmakta. Bununla birlikte yardımseverlik ve anlayış ortadan kalkarken, yabanileşme, umursamazlık ve de bencillik gibi sorunları meydana getirmektedir. Sistemin neden olduğu bu sorunları sistemi değiştirmeden asla çözemezsiniz.
Bakınız; bu sorunların kaynağı olan sistem bunları çözüme ulaştırmak için birçok yöntem denemiş, insanlar sorunları çözebilmesi için farklı idarecileri göreve getirmiş ancak hiçbir sorun çözülmediği gibi her geçen gün yenileri türemiş, mevcut sorunlar ise çözüme kavuşmaktan çok uzak, bilakis daha da artmakta ve insanlar zamanla daha güç duruma düşmektedir.
Örneğin, en büyük sorunlardan olan trafiğine bile ısrarla çalışılmasına rağmen bir çözüm getirilememiştir. İki köprü yetmedi, üçüncüsü yapıldı. Deniz taşımacılığı artırıldı. Vapurlar, feribotlar, deniz otobüsleri vs. vızır vızır işlemekte, karşıdan karşıya insan taşımakta. Keza demir yolları da artırılmış, trenler, metro, tramvay ve hatta adını bile bilmediğim çeşitli araçlarla taşıma yapılmasına karşın yine çözüm olmamıştır.
Füniküler diye bir taşıt var. Yer altında çelik bir halatla çekiyor vagonu. Bu da yetmemiş denizin altından tünelle Marmaray geçirmişler. Metrobüsleri hiç söylemiyorum bile. Karınca sürüsü gibi birkaçı birden geliyor, onlar gitmeden yenileri geliyor yine de yetmiyor.
Sorun bu şehrin kalabalık olması ise, bu da yine sistemin suçudur. Türkiye gibi geniş coğrafi alana sahip bir ülkede bir şehrin bu kadar kalabalık olması; ekonomik, iktisadi sorunlardan kaynaklıdır.
Yani demem o ki; bu yönetim sistemini ta kökünden değiştirmezsek İstanbul’un iki yakası bir araya gelmez.
Yorumlar
Çok keyifle okudum ve hak verdim. Tespitleriniz yerinde.
11 0